Hayvan Deneylerinin Eleştirisi ve Bilimde Alternatif Yollar
11 Şubat 2025Nisa Gül
Hayvan deneylerinin kökeni ilk çağlara dayanır (Eşitli, 2012). Tarih boyunca hayvanlar, çeşitli sebeplerle, çeşitli sektörlerde insanlara alternatif olarak kullanılmıştır. Sayıları her yıl milyonları geçen deney hayvanlarının büyük çoğunluğunu fare, sıçan, hamster gibi kemirgenler ve tavşan, balık, kedi, köpek gibi diğer hayvanlar oluşturmaktadır. Tuncay Altuğ tarafından belirtildiği üzere, 2011 yılında en çok hayvan deneyi uygulayan ülke 2.2 milyon ile Fransa iken, en az hayvan deneyi yürüten ülke ise 10 hayvan ile Malta’dır (2019). Tıp, kozmetik, ilaç, temizlik ve eğitim gibi sektörlerde yapılan bu hayvan deneyleri süresince deney hayvanlarının fiziksel ve psikolojik sağlıklarından insanlar sorumludur. Bu deneylerin ve deneyler süresince insanların hayvanlara karşı tutumlarının etik olup olmadığı yıllar boyunca tartışma konusu olmuştur. 2004 yılında Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yayımlanan, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun 9. maddesinde deneylerin, başka alternatif kalmaması halinde, etik kurallar çerçevesinde ve hayvanlara zarar gelmeyecek şekilde yapılmaları kararlaştırılmıştır (Uludağ, 2019). Deney hayvanlarının yetiştirildikleri yerlerin, deneyler süresince bulundukları alanların hijyenleri ve tutuldukları kafeslerin boyutları da hayvanların sağlığını etkileyen en büyük etkenlerden bazılarıdır (Uludağ, 2019). Fakat bu deneyler süresince hayvanların refahlarının tam olarak korunması oldukça zordur. Bu yazıda bunun gerekçeleri açıklanacak ve böylece hayvan deneylerinin yasaklanması savunulacaktır.
Her yıl deneylerde kullanılan milyonlarca hayvan, fiziksel ve psikolojik zararlara maruz kalmaktadır. HADMEK (Hayvan Deneyleri Merkezi Etik Kurulu) verilerine göre Türkiye’de 2011 yılında 201.606 hayvan deneylerde kullanılmıştır, ve bu hayvanların %50sini balıklar ve fareler oluşturmaktadır. Hayvanlar deneyler süresince kafeslerde tutulmaktadırlar, ve bu kafesler yüzünden hayvanların refahları oldukça kısıtlanmaktadır. Altuğ (2009) tarafından verilen bilgilere göre, deney hayvanlarının türlerine göre kafeslerinin minimum boyutları; bir fare için alanı 180 cm2 yüksekliği ise 12 cm olan bir kafes, bir tavşan için ise, ağırlıklarına göre değişmekle birlikte, ortalama 1400 cm2 alana ve 30 cm yüksekliğe sahip bir kafestir. Yapılan bu deneylerde kafeslerde tutulan hayvanların fiziksel olarak acıya maruz kalıp kalmadıkları daha çok tartışmaya açık olsa bile, bir ayakkabı kutusundan daha küçük boyutlardaki bir kafese hapsedilen bir hayvanın, bu deneylerden hiçbir psikolojik zarar almadıklarını savunmak imkansızdır. Yapılan bu deneylerin sonucunda hayvanlarda; pozisyonlarının kamburlaşması, yalama ve çiğneme yeteneklerinin azalması, tüylerinin dökülmesi gibi fiziksel zararlar da ortaya çıkmaktadır (Altuğ ,2009). Bazı deney hayvanlarına kayıtlarının daha rahat tutulabilmesi amacıyla dövmeler yapılıp numaralar verilmektedir. Genellikle hayvanların göğüslerine ve kulaklarının içine yapılan bu dövmeler, hayvanlara cansız nesne muamelesinin yapılmasının yanında oldukça acılı ve stresli bir işlemdir (Sullivan, 2021). PETA (People for the Ethical Treatments of Animals) tarafından kurtarılmadan önce deneylerde kullanılan ve zorla yüzlerce yavru köpek doğurması sağlanan 9 yaşındaki beagle cinsi köpek Samson, bir kulağında altı basamaklı bir dövmeye sahip, sürekli su püskürtüldüğü için insan temasından oldukça korkan bir köpekti. PETA, Samson’u bu deneylerden kurtardığında Samson, çeşitli travmalarının yanında acil tedavi edilmesi gereken iki kulağa ve enfeksiyon kapmış iki düzineden fazla dişe sahipti (Sullivan, 2021). Samson şu anda yeni yuvasında onu seven ve ona saygıyla yaklaşan bir ailenin yanında bir köpek olmayı deneyimleme şansına sahip olsa da, onun gibi bir kadere sahip, hala kurtarılmayı bekleyen binlerce hayvan olduğu unutulmamalıdır.
Hayvan deneylerinin her zaman olumlu sonuçlar vermediği bilinmekle birlikte, bazı alternatif yöntemlerin hayvan deneyleri kadar etkili olduğu da kanıtlanmıştır. Hayvan deneyleri, tıp alanında şu ana kadar birçok bilimsel ilerlemenin temelini atmıştır. Özellikle kalp nakli, insulin üretimi, çeşitli antibiyotiklerin keşfi ve çeşitli aşıların geliştirilmesi gibi alanlarda hayvan deneylerinin katkıları belirgin bir şekilde görülmektedir. Ancak, hayvanlar üzerinde yapılan bu deneyler her zaman pozitif sonuçlar vermez. Hayvan deneylerine yönelik araştırmaların belirttiği üzere, her yıl bu deneylerden %96’sı insanlar üzerinde olumlu sonuçlar vermemektedir. Erciyes Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, hayvanlar üzerinde deney yapan bilim insanlarının sadece %45,7’si bu deneylerin güvenilirliğine inanmaktadır (Güven & Kınıkoğlu, 2020). Hayvanların bu deneylerden olumsuz etkilenmelerinin yanında deney başarı oranlarının da bu kadar düşük olması, beraberinde alternatif yöntemlere olan merakı doğurmuştur. En etkili alternatif yöntemlerden biri olan doku ve organ kültürleri, özellikle kozmetik alanında kayda değer olumlu sonuçlar vermiştir. Canlı vücudundan elde edilen doku ve hücrelerin devamlılığının vücut dışında sağlanması ve yapılacak deneylerin bu doku ve hücreler üzerinde yapılması olarak tanımlanabilecek bu yöntem, doğrudan insan dokularının kullanılmasını da mümkün kıldığı için elde edilen sonuçların insan biyolojisine uygunluğunun artmasını sağlamıştır (Altuğ, 2009). Yapay deri ve bilgisayar simülasyonları gibi diğer alternatif yöntemlerden olumlu sonuç alan Hollanda, 2025 yılı itibariyle hayvansız deneylerin yaygınlaşmasına öncülük etme kararı almıştır (Özkan, 2018). Ayrıca tıp ve veterinerlik eğitimde yapay modellerin kullanılması da, hayvan deneylerinin sayısını azaltabilecek yöntemlerden bir başkasıdır.
Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde de belirtildiği üzere; hayvanlar üzerinde yapılan, fiziksel ve psikolojik acıya sebep olan deneyler hayvan haklarının ihlalidir. Tarih boyunca hayvanların bu deneylerden çektikkeri acıları hesaplamaya çalışan birçok isim olmuştur. Descartes (1596-1650) hayvanların acı çekmekten aciz olduklarını, bu nedenle bir makine muamelesi görmeyi hak ettiklerini savunurken; Bentham (1748-1832) hayvanların fiziksel olarak acıyı hissedebileceklerini iddia etmiştir (Uludağ, 2019). Günümüzde ise hayvanların bu deneylerden olumsuz etkilendikleri kanıtlanmıştır. Bilim alanında yapılan çalışmalar, hayvan deneylerine birçok alternatif sunmayı başarmıştır. Bu alternatifler, gereken ilerletmeler yapıldığı takdirde hayvan deneylerini aratmayacak sonuçlar verme potansiyellerine sahiptir. Gelişen teknoloji ve bilinçlenen insanlar sayesinde hayvan deneylerinin yasaklanması mümkün kılınabilir.
Kaynakça
Altuğ, T. (2009). Hayvan deneyleri etiği. Çevrimiçi erişim için (Erişim tarihi 1 Mart 2024): https://etkinlik.ulakbim.gov.tr/event/42/attachments/249/772/altug.pdf
Eşitli, E. A. (2012). Hukuka aykırı hayvan deneyleri. Hacettepe Hukuk Fakültesi Dergisi, 2(2), ss. 16-24.
Güven, Y. ve Kınıkoğlu, O. (2020). Hayvan deneyleri: Hayvanlar bizim için mi var? İstanbul: Yeni İnsan Yayınevi.
Özkan, Y. (7 Temmuz 2018). Başarısız deneylerde hayvanların acı çekmesine karşı Hollanda hayvansız bilimsel deneylere öncülük edecek. BBC News Türkçe. https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-44750157
Uludağ, Ö. (2019, Nisan). Hayvan deneyi çalışmalarında etik kurallarının tarihçesi ve önemi. ADYÜ Sağlık Bilimleri Dergisi, 5(1), ss. 1401-1413. https://doi.org/10.30569/adiyamansaglik.482098
Sullivan, K. (2021, November 9). No more cages for this rescued beagle: Samson’s Free, thanks to PETA (People for the Ethical Treatment of Animals). Çevrimiçi erişim için (Erişim tarihi 1 Mart 2024): https://www.peta.org/blog/nih-supplier-envigo-investigation-samson-beagle-rescue/