Sevgi̇li̇ Arsız Ölüm’de Göçün Bi̇reylere Etki̇leri̇

11 Eylül 2022
Defne Alnıgeniş
Latife Tekin 1980 sonrası Türk edebiyatında söz sahibi olan yazarlardan biridir. Kendini anlatırken işçi bir ailenin çocuğu olduğunu her defasında belirtir ve eserlerinde çoğunlukla yoksulluktan bahseder. 1983 yılında yayımlanan Sevgili Arsız Ölüm’de Huvat Aktaş ve ailesinin köyden kente göç hikâyesi anlatılır. Sevgili Arsız Ölüm, Latife Tekin’in ilk romanı olmasının yanı sıra Türk edebiyatında büyülü gerçekçiliğin başarılı örneklerinden biri olma özelliği de taşır (Turgut, 2003). Roman iki kısımdan oluşur diyebiliriz. İlk sayfalarda Aktaş ailesinin Alacüvek’teki yaşantıları anlatılır. Sonralarda adı değişerek “Akçalı” olacak köyde Huvat ve Atiye, çocukları Nuğber, Halit, Seyit, Dirmit ve Mahmut’la beraber yaşamaktadırlar. Romanın ikinci kısmında, Huvat oğulları Halit ve Seyit ile şehre çalışmaya gide gele, Atiye ve çocuklarını da yanına alarak şehre temelli yerleşmeye karar verir. Roman otobiyografik olduğundan, Akçalı köyünü Latife Tekin’in doğduğu Kayseri’de bulunan Karacefenk köyü ile, göç edilen kenti de dokuz yaşında ailesiyle geldiği İstanbul ile ilişkilendirmek mümkün. Bu yazıda Sevgili Arsız Ölüm’de işlenen göç durumunun aile yaşantısına etkileri ve toplumsal cinsiyet teması incelenecektir. Yazının ilerleyen kısmında temsil ettikleri yönünden önemli bir karakter olan Dirmit’in üzerinde durulacak ve büyülü gerçekçilikten bahsedilecektir.

Sevgili Arsız Ölüm’ün eleştirdiklerini anlamak için öncelikle köyden kente göçü, sebeplerini, bireylere ve aile hayatına etkilerini irdelemek gerekir. Romanın geçtiği tahmin edilen 1960’lı yıllarda Anadolu’nun köylerinde radyo, otobüs gibi araçlardan bihaber olan insanlar varken şehirlerde fabrikalaşmanın gölgesinde yaşamlar vardı. Bu iki dünyanın arasında mekik dokuyan Huvat ise şehirden köye her gelişinde köylülerin aşina olmadığı bir eşya getirerek gözleri üzerine çekmeyi seviyordu. Sadece Huvat’ta değil neredeyse tüm karakterlerde gözlemlenebilecek arada kalmışlık, yıpranma ve yabancılaşma hâli, göçün getirdiklerini anlatır nitelikte. Aktaş ailesi ve niceleri için göçün sebebi çok açık; iş ve geçim derdi olmayan bir hayat. Bu umutlarla kente varıldığında kadınların çalışması uygun görülmediğinden para kazanma kaygısıyla hareket eden erkeklerin hayallerinin ne yazık ki gerçek olduğu söylenemez. Huvat bir süre iş aradıktan sonra koltuğunun altına aldığı yeşil kitabı ile dine merak salar, Halit hiçbir işte tutunamaz, Mahmut okulu bırakıp çalışmaya başlar ama kadın kuaföründe çalıştığı için hoş karşılanmaz, Seyit ise inşaat işlerinde çalışırken çok kez iş kazası geçirdiğinden aklındaki şirket kurma hayaliyle evde kalmak zorunda kalır. Yabancısı oldukları bu kocaman kentte, var olma mücadeleleri hüsranla sonuçlanır. Aynı zamanda da yaşanan çatışmalar, yıpranmalar ve dağılmalar sadece bireyin iç dünyasıyla kalmaz, tüm aileyi etkileyerek ev içindeki yaşantıyı da değiştirir. Latife Tekin her ne kadar kendi aile yaşantısını kaleme dökmüş olsa da Sevgili Arsız Ölüm’de anlattığı hikâyenin özel olmadığını ve Türkiye’nin hikâyesi olduğunu söylüyor (aktaran Özer, 2020). Günümüzde yerini yavaş yavaş kentlerin karmaşasından kaçışa bırakan köyden kente göç durumu, bireylere ya da ailelere has özellikler taşımadan bir yerden başka bir yere savrulan hayatları derinden etkiliyor. Romanın temelini oluşturan köyden kente göç, çeşitli sebeplerden yoksulluk mücadelesiyle sonuçlanan bir yolculuk. Bu yolculuğun sonucunda şehirler aynı anda uçsuz bucaksız zenginlikte hayatlara ve oraya “ait” olmayan yoksullara ev sahipliği yapmak durumunda kalıyor. Göç süresince bireylerin iç dünyaları, kişilikleri, yaşam şekilleri ve hayattan beklentileri değişen evlerine uyum sağlamaya çalışıyor. Kimisi Seyit gibi yaşamaktan uzaklaşıyor, kimisi Nuğber gibi evinde oturup evleneceği günün gelmesini kurtuluşunu bekler gibi bekliyor, kimisi de Atiye gibi aileyi bir arada tutmaya çalışırken pek de başarılı olamıyor.

Romanda baskın olan bir diğer tema da toplumsal cinsiyet. 1970’lerden itibaren adı duyulmaya başlanan toplumsal cinsiyet, kadın ve erkek olmanın biyolojik yönünü ifade eden cinsiyet kavramından bağımsız olarak kadınlık ve erkeklik rollerinin sosyo-kültürel düzen tarafından belirlenmesini işaret eden bir kavram (Saygılıgil, 2016, s. 6). Sevgili Arsız Ölüm’ün cinsiyet rollerini eleştirmekteki başarısı bunu direkt olarak değil karakterlerin ilişkilerinden veya iç seslerinden yola çıkarak okuyucuya düşündürtmesidir (Bakan, 2012). Aktaş ailesi şehre geldiğinde evin erkekleri iş aramaya başlar, işleri olmasa bile kahveye inerek tüm günlerini orada geçirirler. Nuğber ise paraya sıkıştıklarında bile babasından ve ağabeylerinden gizli annesinin zoruyla çalışmaya gönderilir. Erkeklere evi geçindirme sorumluluğu yüklenirken ekonomik koşullar ne olursa olsun evdeki kadınların çalışması ve para kazanması uygun görülmez. Bunun yanı sıra, kadınların doğurganlıklarını kanıtlamak zorunda olmalarını da eleştirir Sevgili Arsız Ölüm. Atiye, ölmeden önce evde kalacağından korktuğu kızı Nuğber’i evlendirmezse gözü açık gideceğini söyleyerek Azrail’den vakit ister (Tekin, 2020, s. 173). Annesine göre Nuğber, yaşı geçmeden biriyle evlenmeli ve tercihen erkek çocuk doğurarak herkese “kadınlığını” kanıtlamalıdır. Burada eleştirilen bir başka detay da oğlanların kendi başlarının çaresine bakabilecek olmaları ancak kızların başlarında bir erkek olmadıkça ve tez vakitte doğurup aile kurmadıkça güvende olamayacakları fikri. Kadınların, kocalarının egemenliğinde ekonomik özgürlükleri olmadan sadece çocuklarına bakıp evin işlerini yürütmelerinin onların görevi olduğunu savunan bir kesim günümüzde bile ne yazık ki var. Toplumsal cinsiyete başka bir örnek olarak Dirmit’in onaylanmayan arkadaşı Aysun verilebilir. Ölmekle savaştığı anlardan birinde Atiye’nin son dileği Dirmit’in Aysun’dan kurtulduğunu dünya gözüyle görmektir. Aysun etekleri dizinin iki karış üzerinde, ağzında kocaman bir sakız olan, yoldan geçen erkeklere ıslık çalan bir kız olduğu için Atiye bu arkadaşlığı onaylamaz, kızının da ona benzeyeceğinden korkar (Tekin, 2020, s. 141). Dirmit annesinin dediğine göre derslerine çalışmalı ve erkeklerle öpüşen kızların dişlerinin döküldüğünü bilmelidir. Öte yandan Mahmut’un âşık olduğu sarışın kızı başka erkeklerle görüşmekten alıkoyması ama kendisini de kimsenin kısıtlayamayacağını belirtmesi toplumsal cinsiyetin örneklerinden biridir (Tekin, 2020, s. 129). Erkeği sonuna kadar özgürleştirip kadının hayatındaki tek kişiyi belirleyerek onu değersizleştiren bir düzen bu. Artırılabilecek bu örneklerden yola çıkarak, romanın kalıpları alışılmadık şekilde kinayeli bir dil ile eleştirdiği söylenebilir.
Dirmit, evin tek okuyan çocuğu hatta Akçalı köyünde okula giden tek kız çocuğu olarak karşımıza çıkar. Dirmit’in okula gitmesine ısrar eden Atiye’nin köyün genel fikriyle örtüşmeyen bir kararını görebiliyoruz. Dirmit doğduğunda cinli ilan edildiğinden evde tek okuyan kişi olmasına rağmen fikirleri diğer aile üyeleri tarafından onaylanmaz. Çocukluğunda köydeki tulumbayla konuşan, kente gidince en yakın arkadaşı kuşkuşotu olan, sıkıntısını rüzgâra anlatan Dirmit, Latife Tekin’in romanda vücut bulmuş hâlidir. Sevgili Arsız Ölüm’ün eleştirdiği dünyada bir düzen hâkim ve Dirmit bu düzene kafa tutan, köyden kente göç edildiğinde belki de en çok etkilenen, benliğini bulan kişidir. Yaşı büyüdükçe daha çok sormaya, sordukça daha çok mücadele etmeye başlar. Evdeki diğer kadınlardan farklı olarak oturup halı dokumaya değil şiir yazmaya ve sokağa karışmaya meraklıdır. Kardeşi Mahmut’un neden kızlara gidebildiğini ama kendisinin erkeklere gidemediğini sorduğunda toplumun yarattığı kalıplara karşı çıkabilme cesareti gösterdiğini fark ettirir (Tekin, 2020, s. 217). Zaman geçtikçe Dirmit gücünden bir şey kaybetmez, annesine bile karşı çıkacak duruma gelir. Latife Tekin, annesi ile olan ilişkisini “Tam annemle bir şeyler paylaşacağım yıllarda; İstanbul, göç, göçün getirdiği ev içi şiddet, şaşkınlık, savrulmalar…” diyerek anlatıyor (aktaran Özer, 2020). Bu sözlerden yola çıkarak Dirmit’in yaşadığı değişimleri, kafasındaki düşünceleri ve içinde bulunduğu yalnızlığı anlamak mümkün. Bir diğer yanda da göç esnasında aileyi bir arada tutma görevini üstlenen Atiye ve para kazanmak için didinen evin erkekleri var. Aslında kalabalık bir aileler ancak verilen mücadelenin yarattığı koşullar yüzünden yalnızlıkla baş başalar. Dirmit, bu baskıcı ortamda yalnızlıkla ve yabancılıkla mücadele ede ede kendini tanımaya başlar. Arkadaşlarıyla görüşmesi, şiir yazması, küçük kara nokta oynaması, radyo dinlemesi bile yasaklanır. Bu yüzden Dirmit, hem köyden kente göçün yıpratıcı etkisinin göstergesi hem de kalıplara sığmayan ve farklılık yaratanların örneğidir. Etrafındaki herkesle yılmadan inatlaşır ve romanın sonunda “Ben yıldızlarla ve ayla konuştum, köyde defter karnımda, öğretmen yokken okula gittim, bir sabah erkenden, damda şehir korkuttu beni çünkü” cümlesiyle başlayan bir mektup yazar (Tekin, 2020, s. 244). Bu satırlar Dirmit’in roman boyunca yaşadıklarını ve yolculuğunu kuvvetli bir şekilde vurgular.
Sevgili Arsız Ölüm’ü incelerken, büyülü gerçekçilik tekniğine de değinmek gerekir. Büyülü gerçekçilik, ilk kez 20. yüzyılda Latin Amerika’da adını duyurur (Türkmenoğlu, 2015). Romanın anlatım bakımından Latin Amerika’da büyülü gerçekçiliğin en güçlü örneklerinden kabul edilen Gabriel Garcia Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık’ına (1967) çok benzer olduğu söylenir. Mitler, folklorik unsurlar, cinler, periler, hayali karakterler büyülü gerçekçilik kullanılarak yazılan eserlerde sıkça yer alır. Fantastik ya da gerçeküstü bir evren ile farklarının belirlenmesi zor olduğundan kimi zaman yanlış yorumlanır (Turgut, 2003). Büyülü gerçekçilik, gerçek hayatın düşsel unsurlarla başarılı bir şekilde harmanlanması ve aynı zamanda aşırıya kaçmamasını gerektiren bir kullanımdır (Turgut, 2003). Atiye’nin Hızır’la karşılaşması ve bu durumu kimsenin tuhaf karşılamaması, köyde cinlerin mantıklı karşılanması, Dirmit’in tulumba ve kuşkuşotundan öğütler alması, Atiye’nin Azrail’le konuşarak yaşamak için daha çok süre istemesi romandaki büyülü gerçekçilik örneklerindendir. Okuyucuların bazılarına eşsiz bir deneyim sunarken bazıları içinse romanı anlamayı zorlaştırır. Aktaş ailesi köyde yaşarken düşsel unsurlara daha sık yer verildiğinden mitlerin ve folklorik unsurların köy kültürünün bir parçası olduğunu söylemek mümkün. Köyde ve kentte yaşamın farklarından olan âdetler, inançlar, düşsel unsurlar, yaygın kullanılan kelimeler; aile kente göç ettiğinde daha az kullanılır olur. Köyde laf arasında geçtiğinde kültürün zenginliği olarak görülen batıl inançlar şehir yaşantısında yoksulluk, köylülük, tutuculuk gibi durumlara işaret edebilir. Dolayısıyla Sevgili Arsız Ölüm’de büyülü gerçekçiliğin kullanılmış olması şans eseri değil. Fark etmesi kolay olmasa da köy ve kentin farklı ortamlarını ve göçün yarattığı etkileri okuyucuya göstermeyi sağlayan önemli bir detay.
Köyden kente göçün travmasını merkeze alarak yoksulluğu işlemekle kalmayıp, kadın ve erkeklere yüklenen rolleri, iki farklı hayat arasında gidip gelen yaşamları çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor Sevgili Arsız Ölüm. Gerçek hayattan esinlendiği için okuyucuyu kolay içine çekip etkiliyor denebilir. Akıcılığı yönünden başarılı bir roman ancak köy ağzı ve kısa cümleler romanı anlamayı zorlaştırabiliyor. Kente para kazanma hevesiyle gelip orada kaybolan, zorluklar çeken, ev içerisinde huzursuzluklar yaşayan, kadınlık ya da erkeklikleri üzerinden birtakım sorumluluklar yüklenen, yabancılaşan ve yalnızlaşan karakterlerin hikâyesi bu roman. Öte yandan; sorduğu sorularla, yavaşça değişen ama büyük farkındalıklar yaşayarak kurulu düzene tek başına karşı koyan Dirmit, mutlaka üzerine düşünülmesi gereken biri. Büyülü gerçekçilik ise düşsel figürler ile romanı farklı bir boyuta taşıyarak köy ve kent hayatının farklarının anlaşılmasını mümkün kılıyor.

Kaynaklar

  • Bakan, R. (2012). Sevgili arsız ölüm’de toplumsal cinsiyet. BÜ’de Kadın Gündemi, 24. http://www.bukak.boun.edu.tr/?p=854
  • Özer, P. (2020). Latife Tekin kitabı. Can Yayınları.
  • Saygılıgil, F. (2016). Toplumsal cinsiyet tartışmaları. Dipnot Yayınları.
  • Tekin, L. (2020). Sevgili arsız ölüm. Can Yayınları.
  • Turgut, C. Ö. (2003). Latife Tekin’in yapıtlarında büyülü gerçeklik [Yüksek lisans tezi, Bilkent Üniversitesi]. Ulusal Tez Merkezi.
  • Türkmenoğlu, S. (2015). Latife Tekin’in sevgili arsız ölüm romanında büyülü gerçeklik. Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, (54), 417-426. https://dergipark.org.tr/tr/pub/ataunitaed/issue/2893/40172

Leave A Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir